Sonbaharın renkleri içinde kaybolmuşken, güneş pırıldarken, dünden kalan çöplerin saf tuttuğu Rumeli Salonu oklarını takip eden merdivenden inerken, kulağımda Iron Maiden’in lirik, enerjik, muhteşem rifler ile süslü…
yazmışımdır öncelerde, evde pestil yapmaya alacak iyi pestil bulamayınca başladıydım. çok da iyi etmişim. nefis pestiller yapıyorum evde. ama erik pestilinin yeri ayrı. instagramda devamlı aynı soru,…
eskiden verdiğim bir ders geldi aklıma, neden yemeğe çıkarız diye konuşmuştuk sınıfımla; hatırlayalım; karın doyurmak için, yeni tatlar, yeni deneyimler için, sevdiklerimizle bir araya gelmek için, sosyalleşmek için, iş…
fem ile gülüştük, bu kadar sene şemsa’nın elinden kurtulmuşuz, son gün bunu bozar mıyız diye. şemsadır, fırçasını çeker, müşteri değil alemi cihan olsun farketmez onun için, onun…
çocukken çoğumuzun duyup korktuğu cümledir bu. karikatürlerde masa altında yemek bekleyen köpeklere verilen hep sebzedir, tabakta kalan. nedir bu sebzenin çektiği veya çekemediği bizden? evvelki aylarda instagramıma…
ananem bildiğim en iyi turşuları yapardı. hele de bir patlıcanlar vardı ki, rüyalarımı süsler. o mini patlıcanlar seçilir, kırmızı biber, lahana ile doldurulur, kereviz sapı ile sıkı…
artık pencereler aralanmıştır. kışın, o kasvetli sanki kimse oturmuyormuş havası gider yavaş yavaş kurtuluş’un. ada mevsimine de vardır daha, nasıl geçecektir bu zaman. nanalar, yayalar ne yapacaktır?…
binbeşyüz km yol yaptık, cumartesiden cumartesiye. sivrice’den, seferihisar’a kadar. 4 konaklama, yolda sayısız durma, yemyeşil bir doğa, salınan ağaçlar, koyunlar, keçiler, horozlar, taş evler, zeytinlikler, rüzgarın sesi,…
Bazı yazarlar İstanbul’a çok yakışır, mesela Ahmet Rasim… Onu okuyup da İstanbul’u sevmeyen olamaz. Duyar, işitir, görür, yaşarsın şehri, kemiklerinde hissedersin. Hiç tanımasan bile seversin. İstanbul’u anlatırken…
annemin vişnoşkası meşhurdu. şimdi bodrum’da yaşadığı için vişnoşka yerine limonlu votka yapıyor, yalıkavak limonu ve yalıkavak güneşi ile. vişnoşkada ise bayrağı bana devretti, yıllar önce. büyük cam…
hep derim ya ne malzeme varsa onu pişirmek lazım diye. eh mevsim erken de olsa vişne mevsimi. faranjit geçirirken levent’i aradım, vişnen var mı, var birkaç kilo…
geldik 2. rounda. ilk yoğurt neydi ne oldu buradan okuyabilirsiniz. süt: tabii ki aysun the sütçü’den. süt taşı ve tencere aynı, bir önceki yazıdakinden. maya: kendi yoğurdum….