kalamata

evde iki kedinin koşuşturma tıkırtısı, arada duyduğum kuşların sesi, – martılar değil, onlra akşamüstünden sonra geliyorlar, gece en son sahne alıyorlar- kaynayan süt kokusu, Donna Summer’ın albümleri dönüyor, müzik olarak bunlar yetmez ise.

elimdeki işleri bitirmek üzere olmanın sevinci ve huzuru da düşüyor yavaş yavaş. yenisi eklenmek üzere.

Ama en mühimi, Kürşat’ın kalamata zeytinlerinin bende bıraktığı yegane tat. Etli, büyük, rengarenk koca eşekgözü kılıklı zeytinler… Ne de severim! alı al, moru mor, yeşili çıkarsa, solgun renkli… sabah kalvaltıları, ve akşamüstüleri atıştırmak için bahane, hep o kalamata. yanına kalın bir dilim kızarmış ekşi maya ve tabii ki ayvalık sızma. hayat zeytin ve zeytinyağı ile ayrı güzel.

aşçının sesi: kış çorbalarımı, kimseler yokken adayı özledim.